Kuzey Kıbrıs
Kuzey Kıbrıs’ı ziyaret edenler; şahane iklimi, renkli coğrafyası, etkileyici tarihi yapı ve eserlerle dopdolu bir ülke olarak anımsıyorlardır. En unutamadıkları şeyse, muhtemelen, Kıbrıslı Türklerin samimi ve içten tebessümleri olmalı.
Kuzey Kıbrıs küçük bir ülkedir; doğudan batıya sadece 120 mil ve kuzeyden güneye 15 mil yer kaplar. Bölge anatomisi yönünden, flora ve fauna çeşitliliği ve gelişim seviyeleri devasadır. Etrafı dağ köyleriyle çevrilmiş sahil kenti Girne, başkent Lefkoşa ve Mağusa bir Avrupa şehrinin sağladığı tüm çağdaş olanakları sunarken Karpaz yarımadası bozulmamış doğası ve güzeller güzeli sahilleriyle bambaşka bir dünya gibidir.
Bitki ve hayvan çeşitliliği açısından zengin dağları, göz alıcı yeşillik alanları ve büyüleyici kumsallarıyla ziyaretçilerine izlenmeye ve fotoğraflanmaya değer birçok görsel ziyafet sunarken; kültürel ve tarihsel mirasıyla da keşfedilmeyi bekleyen bir hazine gibidir Kuzey Kıbrıs. Tarihi boyunca defalarca istila edilen adanın köklü geçmişinin kalıntıları bugüne dek uzanmıştır. Kuzey Kıbrıs, her şeyden önce huzurludur; hayat temposu yavaş ve sakin, insanlarıysa sıcakkanlıdır.
Kuzey Kıbrıs’ın kendisini ziyaret eden turistlere sunduğu olanaklar sınırsız gibidir. Yüksek standartlara sahip konforlu turistik tesisler, hemen her çeşit dünya mutfağından besinleri bünyesinde barındıran yeme-içme mekanları; eğlencenin doyasıya deneyimlendiği barlar, gece kulüpleri ve casino’lar Kuzey Kıbrıs’ı kusursuz bir tatil yöresi yapmaya yeter.
Daha önce hiç yolunuz düşmediyse Kuzey Kıbrıs’a bir şans vermenizi öneriyoruz.
En kısa zamanda bize gelin, tanışalım artık!
Tarihçe
Adadaki ilk insan izlerine Lefkoşa - Limasol yolu üzerinde Sirokitya (Chirokitia) ve Yeşilırmak civarında rastlanmıştır. Dolayısıyla adanın tarihi Cilalı Taş Devri’nden (M.Ö. 5800-2600 yılları) başlar. Kıbrıs'ın ilk otokton halkının Asya’dan geldiği yapılan kazılardan anlaşılmaktadır. Ortaya çıkarılan evlerin de Kuzey Mezopotamya’daki evlere benzemesi Kıbrıs'ın bir taraftan Anadolu, diğer taraftan Mezopotamya ile temasta bulunduğunu ve aynı uygarlık çağını yaşadıklarını göstermektedir.
KALKOLOTİK DEVİR
Adada bol bakır bulunması nedeni ile Kalkolitik Devir 9500'den itibaren başlamıştır. Madenin işletilmesi adanın Suriye ve Mısır ile Doğu Akdeniz’in ticaret yolları üzerinde bulunması sık ormanlarla kaplı ve mutedil bir iklime sahip olması komşu ülkelerde bulunan kuvvetli devletlerin daima dikkatini çekmiştir.
VENEDİK CUMHURİYETİ
Kıbrıs'ta Venedik Cumhuriyeti hakimiyeti, 26 Şubat 1489'da başladı. O dönemde adanın hakimi olan Lüzinyan kralı, Katerina Kornaro adlı bir Venedik soylusuyla evlendi. Kral ölünce ada Venediklilere kaldı. Fetihten önce Kıbrıs, Doğu Akdeniz'deki Osmanlı Devleti'ne ait gemilere akın yapan Hristiyan korsanlarının sığınağı haline geldi.
OSMANLI DÖNEMİ
16. yüzyıl başlarında Kanuni Sultan Süleyman Kıbrıs'ı da içine alan bir plan ile Akdeniz'e hakim olmak istiyordu. Böylece 1 Temmuz 1570'de Limasol'a çıkartma yapıldı ve 1 Ağustos 1571'de Magosa'nın teslim olmasıyla ada Osmanlılar tarafından fethedildi. Fetih sırasında sefer seraskeri Lala Mustafa Paşa donanma komutanı Piyale Paşa tayin edildi. Kıbrıs adası bir bütün olarak, 1878 Berlin Anlaşması’na kadar 307 yıl ada Türk hakimiyetinde kaldı.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI
Ada 1878 Berlin Anlaşması ile geçici olarak İngilizlerin idaresine geçti ve Osmanlıların Birinci Dünya Savaşı’na Almanya yanında girip yenilmesiyle İngiltere Kıbrıs'ı fiilen ilhak etti. 93 Harbi'nde Rusya İmparatorluğu karşısında yenilen Osmanlı, Birleşik Krallığın isteği üzerine adayı 92.799 sterline kiralamıştır.
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
Adada yaşanan siyasi karışıklıklar ve çatışma ortamı dolayısıyla 20 Temmuz 1974'de Türkiye Cumhuriyeti, Garanti Anlaşması’nın 4. maddesine dayalı olarak adaya müdahalede bulundu ve 1975'de özerk Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. 1982 yılındaysa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ilan edildi.